Bizden 51. Bölüm Senaryosu
- Kiralık Gazete
- 16 Haz 2016
- 8 dakikada okunur

51. Bölüm Senaryosunu Bir de Uyku Madamı'ndan Okuyun!
Masanın üzerine çıkarılıp koyulan yüzüklerle beraber kalbimin içinden bişeyler sökülüp atılıyordu. Boğazım düğüm düşüm. Yutkunmaya dahi halim yoktu. Konuşurken titreyen sesim ben düzelsin istedikçe çatallaşıyordu. Kendimi ağlamamak için frenliyordum.
Kendime söz vermiştim Ömer'in yanında bir daha asla ağlamayacağımı fakat gözümden yaşlar süzülmeye yol tutmuştu bile. Masanın üzerine koyduğu yüzüğünün yanına zorda olsa kendiminkini koyabilmiştim. Buradan hemen çıkmalıydım yoksa yere yığılıp kalıcaktım. Son kez bakıyormuş gibi derin baktım güzel yüzlü adama. Çantamı alıp hızlıca çıktım. Kapısını kapatıp kapatmadığımı bile hatırlamıyorum.
Yüz metre yürüdüm yürümedim artık mecalim kalmamıştı kendimi kaldırıma bıraktım hıçkırıklar içinde ağlamaya başladım. Eve gitmeye gücüm kalmadı ama gidecek başka yerimde yok. Taksiye atlayıp evin yolunu tuttum. Kapıyı açan anneannem oldu. Bana bir şeyler diyordu ama hiçbirisini duymadım. Ona sıkıca sarıldıktan sonra etrafımda toplanan ev ahalisini umursamadan odama çıktım. Kapıyı kilitledim ve arkasına oturdum. Biraz önce sokaktaki hıçkırıklarımın yerini Gözlerimden akan sessiz yaşlar almıştı . Yerde oturup öylece Duvara baktım saatlerce.
"İyi niyetinden emin değilim" "Bir süre uzak kalalım birbirimizden"
Kafamın içinde dönüp duran kanımı, beynimi donduran iliklerime kadar işleyen bu lafları durduramıyordum. Gece olmuştu bile. Yatağıma yattım şu an saatlerce uyumayı nede çok isterdim. Gözümü kapadığımda bütün yaşadığımız güzel anılar canlanıyordu. Ama sonra Kulağımda sürekli Ömer'in söylediği o laflar artık bedenime ağır geliyordu. Deliler gibi sevdiğim Adam benim ona olan niyetimi hep sorguluyordu. sürekli karşıma çıkıyordu bu durum bu yükü taşıyamıyorum. Onu ölecek kadar seviyordum, bedenen olmasa da ruhen ölmüştüm zaten. Kendimi yaşlanmış hissediyordum.
Konuşurken yüzüme dahi bakmamıştı. Bu kadar mı nefret ediyordu benden? Yoksa hiç mi sevmemişti güvenmemişti benim onu sevdiğim gibi koşulsuz sonsuz şekilde ? Kendimi toparlamam gerekiyordu bu şekilde yaşayamazdım. Yaşadığımı söyleyemem zaten şu son bir kaç gündür sürünüyordum. Üstünden 3 gün geçti ve ben Odamdan hiç çıkmamıştım. Kimseyi yanıma sokmadım. Kendi kendimi sorgulamayı bırakmış ve artık yaşama geri dönmem gerektiğini fark ettim. Ben acılar içinde kıvranırken acaba o nasıldı. Benim olduğum halde olmadığı kesindi. Bunu kendime neden yapıyordum. Bu kadar büyütülmeyecek herkesin onun iyiliğini düşündüğü bir konuda bir çırpıda hayatını birleştirmek istediği kadını sorgulayıp bırakıyorsa belkide hiç sevmemişti. Yada her neyse. Toparlanmalıydım. Uyumam en güzeli ertesi gün sakin kafayla dinlenmiş şekilde düşünmek en iyisiydi. Tek sorunum günlerdir uyuyamamam. Anneannemin uyku Haplarıyla ancak dalabilmiştim uykuya. Sabah kalktım yatağımda son günlerde hep yaptığım gibi düşündüm.. Düşündüm..Düşündüm. Buralardan çekip gitmek en iyisiydi sanırım benim için en azından bir süre. Onu unutabilmek için aklımdan söküp atabilmek için. Kendimi mektup yazarken bulmuştum. İstifa mektubumu. Umarım şirkete ondan önce gelirim istifamı onu görmeden yapabilirim. Onu görürsen kendimi sonsuza dek toparlıyamamaktan deli gibi korkuyorum. Olan biten her şeyden bütün ailemin haberi vardı. Manisa ya gideceğimi söyledim. Hiç biri karşı çıkmadı. Halim ortadaydı zaten.
Şirkete varmıştım. Derya'nın soru soran gözleri vardı üzerimde. Cılız bir sesle sorabilmiştim ancak.
"Sinan bey burada mı ?"
"Ömer bey diyecektin herhalde?"
"Hayır Sinan beyi sordum Derya "
"Sinan bey yok Ömer bey var istersen Defne "
"Olsun olur o da olur belkide böylesi daha güzel olur "
"Ne diyorsun Defne "
"Boş ver Derya "
Kapıyı tıklatmadan girdim. Beni görünce karşısında afallamıştı Ömer.
"Sadece iki şey verip gidiceğim merak etme kalmaya gelmedim"
Sadece baktı bana
"Bu istifam."
Şaşkın şaşkın baktı bana. O günden sonra benden ne bekliyordu sahi? Elimi parmağıma götürdüm annesinin yüzüğünün çıkartıp biraz daha yaklaştım masasına tam ortaya koyup uzaklaştım oradan zira burnuma çalınan kokusu beni ağlatacaktı. Kapıdan çıkarken sessiz ama duyabileceği şekilde "Elveda" diyebilmiştim. Bütün şirket etrafımda toplanmıştı. Herkesi gittiğimi bir şey sormamasını istedim. Hepsiyle vedalaşıp giderken Şükrü abiyle karşılaştım. Bana baktı üzgün gibiydi oda.
"Olmadı Şükrü Abi"
Sarıldık. Bir süre buralarda olmayacağımı söyleyip çıktım. Eve gelip eşyalarımı topladım. Sırt çantam ve küçük bir el çantası. Daha fazlasına gerek yoktu. Anneannemi, Nihan'ı Esrayı,Abimi öptüm en son İSO'ya sarıldım taksiye binip otogara doğru yol aldım.Akşam üzeriydi hava daha anca kararmaya başlamıştı. Gece yolculuğu bana iyi gelecekti.
****
Nerimanlar,herkes her şeyi öğrenmiştiler. Neriman artık bir nebzede iyi olmak istercesine Sadri ustadan Ömer'e gerçekleri anlatmasını istemişti.
(Ömer'in ağzından.)
Herkese kızmıştım ama en çok Defneye o benim karım olacakken sürekli bir şeyler saklıyor, arkamdan iş çeviriyor ona defalarca söylememe rağmen beni dinlemedi. Belkide fazla ileri gittim, gittik. Pişman olup olmadığımı bilmiyorum tek bildiğim yıkıldığım en sevdiğim kişi tarafından vurulmuştum.
Sadri ustamın yanına gitmiştim her zamanki gibi. Yüz ifadesi her zamankinden değişikti. Bir şeyler söylemek ister gibiydi. Dedemin benim hep yanımda olduğunu ve benimle onu tanıştıran kişinin de yine dedem olduğunu söylemişti. "Uzaktan da olsa hiç eksik etmedi varlığını hep sordu bana seni"
Dedem benim düşündüğüm kadar da kötü biri değil miydi? Tabiki de öyleydi o annem ölme sebebiydi. Ama yanımda hiç olmadı derken arkamda hep o varmıştı. Kendimle cebelleşirken kendimi onun Köşk'ünün önünde buldum.Kapıyı çalmışım bile farkında değilim. Yıllardır yanında olan uşağı açtı beni görünce kalp krizinden gidecek sandım.
"Bekleyin Ömer bey haber verip geliyorum"
"Peki "
Dakika beklememiştim ki beni içeri aldı. Salonda yıllardır oturduğu koltuğundaydı. Beni görünce biraz daha toparlandı öksürdü.
"Ömer evladım"
"Seni dinliyorum "
"Anlamadım"
"Buraya boşu Boşuna gelmemiş olmam için bir şeyler söyle bana, seni affedebilmem için yada en azından deneyebilmem için"
"Pekala. Yaptığım şeyleri savunamam. Afedilir gibi değil çünkü. Geçmişi de geri getiremem. Biliyoruz ikimizde. Ama inan a..annenle babana olanlardan sonra inan çok pişman oldum. Sana açık açık yardım etmeyi çok istedim. Ama.. O Zaman'lar yanında kimseyi istemiyordun, hele beni. Aklıma çok yakınım olan Sadri geldi. Anca o dizginleyebilirdi seni, öfkeni, sinirini, kızgınlığını kırgınlığını. Bende gittim konuştum. Hayır demedi seni kanatları altına aldı. Düzenli olarak sen yokken hep gittim sordum. Kimi Zaman Sadriye kimi Zaman da Neriman'a"
Arada bir sessizlik oluşmuştu.
"Sen belki beni görmek istemedin ama ben seni hep merak ettim. Törpüleyemediğim inadımı aramızda olan uzaklık kırdı belkide. Aradan Geçen vakitle anlayabiliyor insan bazı şeyler. Kimi Zaman'da satranç masasında bir gençten. Şunu demek istiyorum Ömer evladım geçmişte ne olduysa unutalım demiyorum fakat yeni bir sayfa açabiliriz. Tabi sende istersen "
"Seni affettim mi bilemiyorum en azından şu anda hayır ama belki ileride"
"Hiç değilse düğününüze geleyim "
"Öyle bir düğün olucağını pek sanmıyorum"
"Ne demek emin değilim Defneyle senden bahsediyorum"
"Biz ayrıldık"
"Ayrılmayın evladım o kız çok iyi çok temiz kalpli birisi. Eğer sorun bensem git al kızın gönlünü ben çok uğraştım bana yardım etsin diye seninle barışmak için bana defalarca Ömer sizi görmek istemiyor ben bunu ona yapamam Dedi. Ama ben ölmeden önce son kez seni görmek mürüvvetini görmek istedim neriman yengene baskı yaptım bu durumda Defne ne yapabilirdi ki ?"
"Bilmiyorum De-de kafam karışık ben ben gidiyorum"
Bir kelime daha etmesine izin vermeden apar topar çıkmıştım köşkten kendimi sokağa attım. Arabama binip basmıştım. Nereye gittiğimi bilmeden. Frene bastığımda Defne'lerin evinin önündeydim. Ne yapıcağımı düşünmekten aklım durdu. Geri dönmeye karar verdim. Arabayı çalıştırıp geri dönerken Defne yi düşündüm. Kalıp kalmamak arasında git geller yaşarken aklımın yerine kalbim hareket ediyordu. Kapıyı çalmıştım bile. Açan Nihan'dı. Bana hiç bir şey demeden geri girdi içeri İsoyla Serdar geldi bu sefer.
"Ne işin var senin burada ?"
"Ben defneyle bir şey konuşmam lazım "
"Yok Defne gitti kızı yıktın geçtin enkaz oldu bırak bari toparlayabilsin"
"Nereye gitti görmem lazım onu"
"Gitti işte bilmeni isteseydi söylerdi hani bir ara senin ona yaptığın gibi"
"Ben pişmanım Serdar ne olur söyle bilmem lazım nerede Defne "
Yanlarında onları izleyen İsmail içeriden çıktı Ömer'in yanına gitti. Yıkılmış insanı anlardı İsmail. Gözünde o pişmanlığı aşkı görmüştü.
"Ömer sen gel benimle"
"İsmail Defne nerede ben gerçekten bak benim konuşmam lazım"
"Kız gitti dayanamadı bitik durumdaydı zaten kaç gündür "
"Bende pek farklı değilim be İso söyle nereye gitti"
"Kafasını dinlicekmiş bir süre Manisaya gidiyor biraz önce bindi taksiye otogara gidiyor. Bak yüzünden belli anlıyorum sende iyi değilsin git bul şu kızı beraber düzelin"
"Ta-tatam. İso sizde bir motor vardı ben onu alsam trafikle asla yetişemem"
"Tamam bekle getiriyorum"
Bir motor ne kadar hızlı gidebiliyorsa o kadar hızlı gidiyordum.
*****
(Defne'nin ağzından.)
Kalbimin üzerinde Kocaman bir kaya parçası gibi bir ağırlıkla gidiyorum. Taksideyim,şoförün açtığı müzikle irkildim "kimse bilmez" şarkımız Ömer le benim yani şarkımızdı. Bir kaç damla daha süzülmüştü yanaklarıma daha fazlası akamazdı ki zaten kaç gündür ağlamaktan yaş kalmamış gözlerimde. Şoföre sahilden gitmesini istemiştim. Biletimi internetten önceden almıştım rahatlıkla yetişebilirdim İstanbul trafiğinde bile. Deniz kokusunu biraz daha çekmek istedim içime uzun bir süre belkide hiç görmeyecektim. Dönüp dönmeyeceğim bir daha muallakta. Camı açıp başımı çıkarttım derin derin nefes aldım manzaraya iyice bir baktım. Bu şehri özleyecektim. Tek özleyeceğim şey bu şehir miydi peki ? Hiç sanmıyorum.
Otogara gelmiştik. Otobüsümü bulup yerleştim. Kalkmasına 10 dakika vardı. Bilerek kimsenin gelmesini istemedim vedaları hiç sevmem. Etrafa bakınırken düşünürken vakit gelmiş bile otobüs kalktı. Yanımda boştu. Kulağıma kulaklıklarımı taktım müzik açtım vakit geçsin diye.
Düşüncelerimin arasına yeniden dalmışken otobüsün ani freni beni kendimi getirdi. Şoförün sövüşlerini tek kulağımdan çıkarttığım kulaklıkla duymuştum. Biraz doğrulunca önümüzü kesen bir motor olduğunu gördüm. Otobüs bir süre yavaşlayarak gitti sonra durmak zorunda kaldı. Herkes birbirine bakıyordu. Motorla önümüzü kesen kişi motorundan indi. kaskını çıkartır çıkartmaz Ömer olduğunu fark ettim. Belkide hayal görüyorumdur. Böyle şeyler filmlerde olur kızım deyip iki kere yana salladım başımı. Otobüs kapısına yaklaşan kişi gerçekten Ömer'di. Gitmeli miydim yanına bilemiyorum. Pişman mı olmuştu da gelmişti olabilirdi. Ama artık eski Defne yok onun karşısında bazı şeylerin farkına varmalı paşamız. Son laflarımı söyleyip gidiceğim bu şehirden.
Şoförden özür dileyip biraz bekleticeğimi söyledim ve çıktım otobüsten.
"Ya sen manyak mısın ? Ne bu otobüs önü kesmeler? Sen böyle yaptın diye boynuna falan mı atlıyacağımı sandın?"
Karşımda en az benim kadar yıkılmış bir adam gördüğümde şaşırdım.
"Defne ne olur gitme konuşalım, o gün söylediklerim kırgınlıklaydı sensiz boşlukta gibiyim"
"Gerçekten öyle mi inanamıyorum artık ben sana cidden Ömer. Kabul benimde hatalarım oldu çekip gitmelerim senden bir şeyler gizlemelerim ama ben sana hep güvendim koşulsuz şartsız sen beni karşımıza çıkan en ufak sorunda sorgulamaya başladın. En son beni o bankta bırakışın dün gibi.. Bana güvenmediğini söylemiştin. Sonra bir gün bana Mutlu olmayı hakketiğimizi söyleyen de sendin. "Sen benim içimsin diyende " "hiç ayrılmayacağız " demenin üstünden ne kadar geçti ki ? Bana tutarsızsın diyenede bak! Ama doğru bir sorun varsa hatalı defnedir çünkü sen hata yapmazsın sen kusursuzsun.."
"Defne..!"
"Bırak konuşuyorum! Ben insanım insan hata yapıyorum, deniyorum, yanılıyorum senin aksine hata yaptığımda kabullenebiliyorum. Sana korkuyorum dediğimde dalga geçtin işte tamda Bu durumda olmaktan korkuyordum. Eğer senin derdin çizgilerini aşmış olmamsa sende bunu bana yaptın evimi alarak seni affedemem derken aşkımın daha büyük olduğunu fark ettim bu beni ezse de kabul ettim."
"Ben düşündükçe kendime kızıyorum Defne beni affetmen için hiç mi şansım yok, ne olur gitme"
"Olabilirdi belki ama ben her sana gelişimde bir sorun karşısında beni bıraktın"
Elini göğüsüne koyarak; "Bu gördüğün makine değil Ömer benim kalbim her seferinde üstüne tonlarca yük biniyor dayanamıyorum anladın mı?"
"Ben hep yalnızdım Defne alışkın değilim hayatıma bu denli müdahale edilmesine herşeyi seninle öğreniyorum değişiyorum"
"Değişmedin sen hala kaskatısın yarın öbür gün her şey güzelken yine bir şey olur suçlu ben olurum ben buna bir kez daha dayanamam anladın mı o yüzden ben yoluma sen yoluna o mükemmeliyetçi kontrol edebildiğin hayatına geri dönebilirsin"
"Çok ağır oluyor bunlar Defne"
Gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı Ömer'in.
"Seni seviyorum Defne çok pişmanım sen haklıydın dedem konusunda biz barıştık dedemle"
"Sevindim "
"Gitme"
Gözyaşları şiddetle akmaya devam ediyordu. Dizlerinin üstüne çökmüş elleri yerde. Bitik haliyle af dilemeye çalışıyordu genç Adam. Ömer'i böyle görmek Defne'nin içinde bir yumru oluştursada, her ne kadar kıyamasada en doğrusuydu gitmek.
~~~~~
Boğazım düğüm düğüm sağ elimi Ömer'in yüzüne koydum okşadım son kez "Bir duralım demiştim yine sen demiştin bende uymak zorunda kalmıştım. bizimle ilgili her şeye hep sen karar verdin bu Sefer ben bitiriyorum hoş çakal" deyip otobüse geri döndüm. Zor tuttuğum gözyaşlarım sel olmuştu bir anda. Benim geri geldiğimi gören şoför tekrar yola koyuldu. Otobüs ilerlerken camdan yerde hala diz çökmüş halde duran adama baktım. İçimde bir şeyler bir kez daha kopmuştu: Hoş çakal sevgilim!
****
(Ömer'in ağzından.)
Yerde kalakalmıştım. Sevdiğim kadının öylece gitmesini izlemiştim. Yerden kalktım ve kendime bir söz verdim:
"Kendimi affettirene kadar pes etmek yok. Bekle Defne ben de geliyorum Manisa'ya!"
(Bu senaryo hiçbir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır. Tamamen hayal ürünüdür.)
Kommentare